-
04 Mayıs 2017
-
0 comments
Son zamanlarda hemen hemen tüm anne-babaları dinlediğimizde aşağıdakine benzer şeyler duyuyoruz:
“Çocuğumuza artık evde yetemediğimizi düşünüyoruz. Onun için en iyi okul arayışı içerisindeyiz. Aslında çok korkuyoruz. En doğru seçimi yapmak için sürekli araştırıyoruz ve tamamen allak bullak olduk. Görüştüğümüz her okul bize farklı şeyler anlatıyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğimiz için söylenen her şey o an için mantıklı geliyor. Sonrasında düşündüğümüzde parçaları eksik puzzle gibi kalıyoruz. Bu arayışlar sırasında Montessori Eğitim Modeli’ni biraz araştırdık. Biraz katı mı ne ? Bizim çocuğumuza uyar mı?”
Son dönem görüştüğüm tüm bilinçli anne babaların ortak derdi aslında bu konu. Piyasada rekabetin yüksek olmasından dolayı herkes elindekini övme çabasında…
Okulumuz, “Montessori Eğitim Modeli” ilkesiyle yola çıktı. Montessori araçları ve bizim tasarladığımız araçlar çocuklarımızın hem psikomotor , hem matematiksel zekasını hem de duyularını geliştirmek için tabiri yerinde ise nokta atışı yapıyor. Buraya kadar her şey yolunda.
Problem, Montessori Modelini benimsemekte ve doğru olarak uygulayabilmekte. Nedir uygulama kısmı? Çocuk özgür değil mi? İstediği araca yönelecek, öğretmen iyi bir gözlemci olacak, öğrenme çocuk merkezli olup, çocuğun hızına göre ilerleyecek ,arkadaşlarına saygı duyacak, kendisine saygı duyulmasını sağlayacak.
Çocuk hareketle öğrenir. Montessori Modelinde de bu böyledir. Tüm duyularını kullanır. Tadına bakar, koklar en önemlisi dokunur, yani bildiğimiz beş duyusunu da kullanır. Her çocuk genetik bir zekayla dünyaya gelir. Bu zekayı olumlu yada olumsuz yönde etkilemek çocuğun içinde bulunduğu ortama bağlıdır. Yeteneklerimizin gelişmesi zekamızla değil öğrenme sürecindeki etkenlere bağlıdır. Yani nasıl öğrendiğimiz daha çok önem kazanıyor. O zaman öğrenme şeklimizi gözden geçirmeliyiz. Beyin bedenden ve duyulardan gelen mesajlarla öğrenir. Özellikle ellerimiz, nesneyi tanımlayabilmemizi ve onun hakkındaki bilgileri öğrenebilmemizi sağlayan ilk sıradaki aracımızdır. Bu mesajları gönderme sıklığı ve şekli etkilidir. Montessori Materyalleri adeta öğrenme konusunda nokta atışı yapmaktadır. Şu var ki bu araçlar evet çocukların oyuncakları ama bir süre sonra çocuklar gerçek anlamda oyun oynamayı unutuyorlar. Özellikle 0-6 yaş grubu çocuklar oyun çocuklarıdır. Zaten oyun çocuğun tiyatro sahnesi değil midir? Dünyasının merkezidir. Hayatın tam olarak kendisini öğrendiği aracıdır. Öğrendiği her bilgi yukarıda bahsettiğim gibi beyninde küçük elektrik akımları yaratır. Bu akımların uzun süreli olması, diğer akımlarla bağlantı kurabilmesi için tekrarlanması gerekir. Tekrar dediğimiz şey deneyimlemektir. Çocuğun deneyimlemesi için fırsatlar yaratmak gerekir. İlgisini çeken her şey onun için öğrenilecek potansiyeli oluşturur. Merak duygusunun ve öğrenme arzusunun sürekliliğini sağlamak öğretmenin en büyük görevidir. Bunu da ancak oyun oynatarak başarabilirsiniz. Yani oyunla Montessori…
Kuğulu Montessori Okulu’nun eğitimcileri olarak bizler tamamlanmamış bulmaca parçalarını yerine koymayı hedefliyoruz.
Nermin AKMARUL
Okul Müdürü
Paylaş